top of page
FGD

Erdem GENÇ ile Başarılı Girişim Hikayesi

Severek çalışan, işini aşkla yapan ve o işe tutkuyla bağlı insanların alanında başarılı olmaması söz konusu değildir. Bir de bunların yanında hayatı ilgi alanlarıyla daha da keyifli hale getiren insanlar Create the Craft ailesinin hedef kitlesi, aynı yolda yürüdüğü yol arkadaşlarıdır. Erdem GENÇ ile Create the Craft’ ın buluşması da aynı yolda yürüdüklerini keşfettiklerinde başladı. M3 Work kurucusu olan Erdem GENÇ alanında başarılı olmakla kalmamış bu alanlarda ödüllere layık görülmüş ve bu başarılarını kitaplarıyla insanlara ulaştırarak gişirimcilik konusunda öncülük etmiştir. Kendisiyle röportaj yaparken keyifle sohbet de ettik. Aynı keyfi okurken sizlerin de hissedeceğine eminiz…


Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?


Yıldız Teknik Üniversitesi Makine mühendisliği mezunu olmama rağmen bu işi hiç yapmadım, hiç kimsenin yanında çalışmadım. 20 yaşında kendi işimi kurdum ve kurduğum işte de ilerledim. Organizasyon yapıyorum, şirketlere takım çalışması ve motivasyon atölyeleri düzenliyorum. 20 yaşında kurduğum bu şirketin öyküsünü de “20 Yaşında Patron Olmak” isimli kitabımda anlattım.

Ondan öncesinde de bir öykü kitabım vardı. Sonrasında bol bol gezdiğim sıralarda aldığım notların fazla olması sebebiyle Küba’ yı da en sevdiğim ülke addeterek onun adına da bir kitap yazdım. “20 Yaşında Patron Olmak” kitabını öncüsü ve sonrası olarak üçleme yaparak tamamlıyorum. Öncüsü “10 Yaşında Girişimci Olmak” onu bitirdim, sonrasında “30 Yaşında Emekli Olmak” ile üçlemeyi tamamlamış olacağım. Onun dışında bir iki girişimim daha var ama özetle bana girişimci diyebiliriz.


Sizce Girişimci kime denir?


Bana denir. (Gülüyoruz) Girişimci kime denir tersten giderek bahsetmek istiyorum. Herkes girişimci olmalıdır. Üç çeşit gişirimcilik vardır. Bir tanesi kendi işini kurmak, yaratıcı bir fikirle olması tercih sebebi –yani bakkal da kurmak olabilir ki benim babam yapmış- lakin özel, orijinal bir fikirle olmasının daha başarılı adledilmesi gerektiğini düşünüyorum. İkinci olarak iç girişimcilik var. Çalıştığınız kuruma değer katarsınız, kurumda inovasyon yaparsınız, kurum için yeni bir fikir bulursunuz buna iç girişimcilik denir. Bunun her çalışan tarafından yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bir de sosyal girişimcilik var. Yaptığınız çalışmaların sosyal faydaları olur ki ben bunlara da az az dokunmaya çalışıyorum. O yüzden herkesin girişimci olması gerekiyor. Dünyayı girişimciler kurtaracak. Bunları yapanlardan birine girişimci deniyor.


Başarılı bir Girişimci olmak için neler gerekir?


Yaratıcı ve inovatif olmak gerekir. Var olan sistemi değiştirebilmek illa sıfırdan bir şey yapman gerekmiyor var olanı geliştirerek de başarılı olunabilir. Sorunu farklı şekilde çözebilmek, geliştirebilmek önemlidir. Daha önce akıllı telefon vardı ama Apple’ dan sonra biz akıllı telefonun ne olduğunu daha net anladık, çünkü var olan şeyleri daha güzel birleştirdiler. Daha önce de ince laptop vardı ama Macbook Air güzel oldu. Daha önce de internette arkadaşlarımızı ekleyebildiğimiz siteler vardı ama Facebook bunu toparladı. Daha önce de basit işletim sistemleri vardı ama Microsoft çok başarılı şekilde yaptı. Daha önce de ucuz havayolu vardı ama Türkiye’ ye Pegasus Havayolu getirdi. –Türk girişimci örneği verecek olursak.- Daha önce de taksi çağırıyorduk ama Bi Taksi ile telefonla işaret ediyorsun. Daha önce de yemek için telefonla sipariş veriyorduk ama cep telefonundan ya da web sitesinden iki tıkla istediğim hatasız siparişi yemek sepeti getiriyor.


Siz nasıl başardınız?


210 sayfalık kitabımda bunu anlatmıştım. Özet geçecek olursak Yıldız Teknik Üniversitesine girdiğim zaman okulda Rock kulübü yoktu ve ben Rock kulübü kurmak için bir form dolaştırarak okulda 750 tane Rock sever buldum. Bu formları öğrenci işlerine götürdüğümde bana Rock kulübü kuramayacağımı söylediler. Nedenine ise ‘müzik kulübü var ve bu rock kulübünü kapsar’ denildi. Müzik kulübü bunu kapsamaz çünkü rock bir yaşam tarzıdır, bir felsefedir yalnızca müzik değildir. Tabi böyle bir açıklama kabul görmeyeceği için başka çözümler aradık. 250 kişi birlikte müzik kulübüne üye olduk ve Müzik kulübünde olağanüstü genel kurul yaptık. Genel kurul sonunda müzik kulübünün adı rock kulübü oldu. Bu şekilde rock kulübümüz kuruldu ve ben de kurucu başkan seçildim. Ondan sonra organizasyonlar yapmaya başladım. Ama bu sırada babamla kavga etmiştim. Böyle ergenlik ve sonrasında her baba oğul, her baba kız ya da anne kızın yaşadığı gibi “bir daha senden para almayacağım” demiştim. Büyük hata! tavsiye etmiyorum. Çünkü ertesi gün Yıldız Teknik ile bizim evin arasının 45 dakika olduğunu öğrenmek zorunda kaldım. Rock Kulübü ile yaptığımız organizasyonlarda paralar kazanmaya başlamıştık. 250, 500, 1000 lira.. yani geliyor paralar, üstelik en çok ben çalışıyorum ama paralar kasaya gidiyor. Ben çalışıyorum paralar kasaya gidiyor, ben çalışıyorum paralar kasaya gidiyor. Tabi benim cebimde para yok. Çünkü babamla kavga ettik. Yani evden bir şeyler alabilirsem okulda onları yiyorum, para kazanmam lazım. M3 diye bir isimle kendi organizasyonlarımı yapmaya ve buradan paralar kazanmaya başladım.


M3 bu şekilde ortaya çıkmış oldu. Fakat bu organizasyonların bir tanesinde feci şekilde battım. Hesaplamadığım bir şey oldu. Erkin KORAY, Duman, Hayko CEPKİN gibi bir rock festivali ile açıkhavayı dolduracağımı düşünmüştüm. Ama yağmuru hesap etmemiştim, kimse gelmedi ve battım. Battıktan sonra çok fazla borçlandım, bu borçtan kurtulmak için ikinci el eşyalar satan siteleri kullandım. Gitti gidiyor, sahibinden.com ve benzeri gibi. Ne bulduysam %10, %20 karla satmaya başladım ve satarken de diğerlerinden farklı olmaya çalıştım. Web sitesi gibi tasarladım, yani büyük puntolar ve güzel yazılarla eklemeler yaparak, örneğin bir bilgisayar için 4 kat hızlı işlemci ile işlerinizi 2 kat hızlı yapabilirsiniz gibi metinler yazıyor, güzel fotoğraflarla ekliyordum. Bu arada hiç param yoktu. Bu şekilde ekliyordum, %20 karla satınca param oluyordu. O dönem bu işler artmaya başladı ve kimse de benim gibi yapmıyordu. Herkes satılık laptop deyip eklerken, ben uzun uzun yazıyor, güzel fotoğraflar, azıcık photoshop falan derken bir gün Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü’ nden bir doktor “siz galiba web sitesi de yapıyorsunuz” dedi. Ben de “tabi web sitesi bizim işimiz” dedim. Bu arada web sitesi falan yapmayı bilmiyordum. Zonguldak’ a gittim. Ama gitmeden önce yaşım küçük olduğu için (21 yaşında olduğum için) bana güvenmeyeceğini düşündüğümden “ye kürküm ye her zaman işe yarar” dedim ve gittim bir takım elbise aldım. Laptopum zaten bu satışlardan dolayı vardı. Takım elbisesi ve laptopu olan bir arkadaşımı da yanıma asistan olarak aldım ama o da web sitesi yapmayı bilmiyordu. O arada rock kulübü başkanı olduğum için üye listesinden hobileri web tasarımı olanlardan en iyi yapan kişiyi buldum ve eğer bu işi alırsam web sitesini sen yapacaksın diye onunla anlaştım. Gittim, o çocuğun referanslarını göstererek işi aldım. Ben çocuğa 1000 lira verdim fakat işi 7000 liraya sattım. 6000 lira benim M3 ü resmi olarak kuracağım bütün sermayeyi bana vermişti. Ve bu sayede M3 resmi olarak kurulmuş oldu. Organizasyondan battığım için ama organizasyonu da çok sevdiğim için şirket organizasyonu yapmaya başladım bunu da ilk olarak ritim atölyesi ile yaptım. Çünkü Okay TEMİZ konserine gittiğimde performansına bayılmıştım.

Ben basgitar çalıyordum, ortağım da gitar çalıyordu ama o vurmalı sazlar çok hoşuma gitti. Ben bunları çalmak istiyorum dedim ve kursa gittim. Kursa verecek param olmadığından kursa “ben size web sitesi yaparak müşteri bulayım bu şekilde ortak iş yapalım” dedim. O anlaşmayla birlikte organizasyonları ritim atölyesi olarak bireysel şekilde yapmaya başladım. O zaman çok para kazanılmıyordu aslında, çünkü kaç para verirsin ki bir kursa? Ama web sitemizin arama motoru optimizasyonu güzeldi ve bir gün Rock n Coke da çalmak üzere Procter and Gamble ajansı bizi aradı. “Procter and Gamble standında ritim atölyesi yapar mısınız?” dedi. “Tabi ritim atölyesi bizim işimiz” dedim ama darbuka kursuna gideli bir hafta oluyordu. Referansınız var mı diye sorulduğunda yok diyemezdim ama var da diyemezdim. Daha önceki web sitesi örneğinde olduğu gibi elimde referans gösterebileceğim bir şey yoktu. Ben de elimdeki tek silahı kullandım, bütçe. O kadar düşük bir fiyat verdim ki orada harcadığımın yarısını istedim. Yani 4 kişilik ekibin yeme, içme, konaklama masraflarının yarısını istedim ve işi aldım. İşi aldıktan sonra gerisi geldi zaten. Başka firmalara ben Rock n Coke da çıktım, Procter and Gamble da referansım diyordum. Sonrasında yazın dil okula gittim ama ona da para vermedim çünkü param yoktu.

Bir internet sitem vardı, reklam karşılığında bir dil okulundan ve Pegasus Havayolu’ ndan uçak bileti aldım. Orada dil okulu yerine Rock konserlerine ve benim benzer şirketlerime gittim. Orada bulunduğum süre boyunca dil okuluna sadece bir hafta gittim. Geri kalan zamanda firmaları gezerken şunu öğrendim, onlar sadece ritim atölyesi yapmıyor. Dans atölyesi, oyuncak atölyesi, define avı gibi bir sürü kalem var. Onlardan dokümanlarını aldım “belki sizi Türkiye’ ye getirim” dedim. Onlara da kendi dokümanlarımı ingilizceye çevirip verdim, “belki siz bizi getirirsiniz çünkü biz de farklı olarak darbukalar, defler, marakaslarla yapıyoruz” diye anlattım. Ama sonrasında ne onlar bizi, ne biz onları getirdik. Ben dokümanları Türkçe’ ye çevirip, Türk eğitmenler ile birlikte yapmaya başladım. İşler büyüdü, büyüdü ve son 3 yıldır bu alanda Türkiye’ nin en iyi şirketi olarak ödüllendirilir duruma geldi.

Sevdiğimiz bir alanda girişimci olmak istediğimizde neye ihtiyaç duyarız?


Şansa. Şanslı olmak gerekiyor. Bu arada şans diye bir şeye inanmıyorum aslında. Şöyle oluyor; günde iki öğün yemek yiyorsam ve bunu tanımadığım insanlarla yapıyorsam iki fırsat ortaya

çıkıyor. Günde beş toplantı yapıyorsam, beş ek fırsatım oluyor. Makale yayınlıyor isem ve bunu 100 kişi okuyorsa 100 fırsat alanım daha oluyor. Gezdiğin yerleri bir tek sen değil bir çok insan biliyor ise seni rehber olarak çağırma imkanı doğuyor ve çok güzel paralar kazanabiliyorsun. Birçok okula gidiyorsan, birçok eğitim alıyorsan burada insanlarla tanışıyorsun ve bağlantıların genişliyor. O yüzden senin önüne bir sürü fırsat geliyor, bir sürü teklif geliyor ve buralardan senin kaçırmaman gereken fırsatlar çıkıyor. Yani hayat sana fırsatlar sunuyor, bu fırsatları alırsan sana şanslı diyorlar almazsan başarısız. O yüzden ben çok şanslıyım. Yani ihtiyacınız olan şansı yaratmak.


Create the Craft için ne düşünüyorsunuz?


Butik bir çalışma, zamanla çok daha başarılı olacak bir girişim. Kişiye özel sanatsal bir hediye almak istiyorsanız tüm ihtiyacınızı içeren kitleriyle harika bir seçenek olacaktır. Daha hızlı, daha geniş kitleye erişecek atik yöntemler tavsiye ederdim ama sahibi yavaş ve emin adımlarla ilerlemek istiyor. Yine de karşılıklı fikir alışverişi yapmaya devam ediyoruz. Kaliteli giden bir çizgisi var ve kaliteli iş kazanır.




*Telif hakkı Create The Craft'a aittir.

Popüler Paylaşım
Son Paylaşılanlar
Etiketle Arama
Sosyal Medya
  • Twitter - Black Circle
  • Instagram - Black Circle
bottom of page