Kimdir Hakan GENCE?
Gazeteci bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya gelince gazetecilikten başka bir meslek düşünememiş Hakan GENCE... Gazete ve dergilerin arasında büyürken şimdi Hürriyet gazetesinde meslekteki 13. yılını kutluyor.
Röportajlarıyla farklı bakış açıları kazandırıyor! Nasıl mı? Cem YILMAZ ile röportajı film setinde gerçekleştiriyor, Erdal BEŞİKÇİOĞLU ile Adı Efsane dizisinde basketbol koçunu canlandırıyor olmasından yola çıkarak önce basketbol oynayıp sonrasında gündemi ve hayatı konuşuyor. Kerimcan DURMAZ ile ilgili yargıları değiştirebilecek özel bir çekim eşliğinde söyleşi yapıyor. Bensu SORAL ile eğlenceli bir çekim yaparak yetenekli, genç ve güzel oluşunun yanı sıra kaderci bir Pollyanna oluşunu, kusurlarını, takıntılarını ve hatalarını konuşuyor..
Hakan GENCE’ nin meslekteki başarısı işini sevmesi kadar ona kattığı farklılıklarla belirginleşiyor. Sıcak ve samimi oluşu, röportajımız sırasında sosyal medyada stalk yaptığını ifade edecek kadar açık olması alanında uzman olan biri ile röportaj yapmanın zor olduğu algısını kırmamıza sebep oldu.
Popüler kimliklerin hayatlarına olan merakını onlarla röportaj yaparak gideriyor olduğunu söylemesi ise röportajımızda beni en gülümseten anlardan biriydi.
Hakan GENCE’ yi başarılı bir gazeteci olarak tanıyoruz. Bu tanımlamanın dışında Hakan GENCE kimdir?
Öncelikle teşekkür ederim… 35 yaşımdayım. İstanbul’da doğup büyüdüm. Anne ve baba mesleği gazetecilikti. Şimdilerde pek olmayan mahalle ve sokak kültürünü yakalayanlardanım. Çocukluğum arkadaşlarımla sokaklarda oynayarak geçti. Gazetecilik hep hayalimdi. Üniversitede gazetecilik okumak istedim ama şehir dışına çıkmak gözümü korkutunca İstanbul Üniversitesi’nde arkeoloji bölümüne kayıt oldum ve bitirdim. İyi ki de öyle olmuş. Okul sayesinde okuyup araştırmayı daha çok sevdim.
Hayata bakış açınızdan, neleri sevdiğinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Bu sorunun cevabı tam bir klişe yumağı olacak sanırım. Öyle sıradışı sporlar, adrenalin tutkusu falan olan biri değilim. Ne olmadığımı bırakıp ne olduğuma gelirsek, tam bir ‘popüler kültür mantarı’ diyebiliriz. :) (İçtenliği neden bu kadar sevilen bir gazeteci olduğunu kanıtlar nitelikte!) Özellikle sinema hastasıyım. Beni o salonda bırak, sabahtan akşama kadar oturup izlerim. Telefondan, sosyal medyadan biraz da olsa uzaklaşmak iyi geliyor. Onun dışında mesleki deformasyon olsa gerek dizilerin çoğunu izliyorum. İzleyemediklerimi kaydediyorum, evde ben başka bir şeyle ilgilenirken bile ekranda dizi dönmeye devam ediyor. Okumak hem bu iş için gerekli hem de en keyif aldığım şeylerden. Eskiden tam bir dergi kurduydum. Şimdilerde içeriklerinde özel haberden çok, kıyafet fotoğrafları olduğu için aramıza biraz mesafe girdi. Gece uyumadan önce 20-30 sayfa ne olursa okumak beni rahatlatıyor. Bunlar çok sıkıcı gelmiş olabilir. :) (Aksine magazin dünyasının içinden biri olarak oldukça bizden, evimizden biri algısı oluşturuyor.) Sosyal medyayı ve stalklamayı seviyorum. Özellikle Instagram… Arkadaşlarımla sohbet edip kaynatmak da keyifli geliyor. İki haftada bir çıkıp biraz içip, müzik dinlemek ve tabii bol bol dans etmek…
Dönüm noktam diye nitelendirdiğiniz bir döneminiz ya da anınız var mı?
Herhalde stajyerlikten kadrolu gazeteciliğe geçiş zamanı. Ya orada bitecek ya da hayatımda yeni bir sayfa açılacaktı. Sonuç böyle oldu…
Peki bu mesleği seçmenizin nedeni nedir?
Başka türlüsünü bilmiyordum. -Anne ve babam gazeteci.- Ben de eve giren gazetelerle büyüdüm. Renkli dünyanın perde arkasını, televizyonda veya beyaz perdede gördüğümüz kişilerin gerçek hayat hikâyelerini birçok kişi gibi bende merak ediyordum. Röportajlar sayesinde hem kendi merakımı, hem de okuyucunun merakını biraz olsa giderme imkanı buluyorum sanırım.
Meslekteki kaçıncı yılınız?
13. Yıl.
Mesleki başarıya ulaşma hikayenizi anlatır mısınız?
Başarı göreceli birşey, öyle görüyorsan ne mutlu. Ama bu sorunun cevabı herhalde çalışmak…
İşinizin en sevdiğiniz yanı ve sizi en zorlayan yanı nedir?
İnsanların iç dünyalarına inmek, onları keşfetmek, merak ettiklerimin cevaplarını almak en sevdiğim yanı. İş biter bitmez yeni işin peşinden koşmak en zoru.
Bir röportaja başarılı diyebilmemiz için neler gerekir?
Daha önce söylenmemiş şeyleri söyletebilmek ve kesinlikle iyi fotoğraf. Artık bu görsellik çağında röportajları üzerinde uğraşılmış fotoğrafların ayrıştırdığı görüşündeyim.
Sizce röportaj soruları neye göre hazırlanmalıdır, bir kriteri olmalı mı?
Herkesin ilgi alanı farklı… Kimi toplumsal konuları, kimi özel hayatı sorularında ön plana çıkarabiliyor. Tabii burada röportajın hangi mecrada ve sebeple yayınlanacağı da önemli. Ben daha önce çıkan röportajları okuyarak kendime bir yol haritası oluşturuyorum. Ardından o kişinin hayatı, projeleri, özel yaşamı ve dünya görüşünü bir potada harmanlamayı hedefliyorum. Böylece herkese biraz hitap edebilir diye düşünüyorum.
Röportaj yaptığınız kişiyi tanımak, çözmek için sorduğunuz kilit bir soru var mı?
Kişiye göre değişiyor genelde… Bence sorudan çok karşınızdaki kişinin size inanması ve güvenmesi en önemlisi. Onu nasıl sağladığım da sır olarak kalsın. :)
Sorduğunuz soruya cevap verilmek istenmediği durumlarda tavrınız ne oluyor? İşiniz gereği o sorunun cevabına ulaşmanın başka bir yolunu dener misiniz?
Mutlaka bir şekilde cevabı alabilmek için başka sorularla konuların etrafında dönüyor, sorulara takla attırıp yeniden soruyorum. Ama o kişi bunu konuşmak istemiyorsa ve mantıklı bir sebep varsa yapacak bir şey yok. Ona saygı duymam gerektiğini düşünüyorum.
Röportaj yapan kişi iken röportaj yapılan kişi olmak size ne hissettiriyor?
Çok zor… :) Düşünüyorum eğlenceli olsun istiyorum ama olamıyor. :) Valla bir daha soru sorarken karşımda gerilenlere darılmayacağım.
(Soru soran açısından bu gülümseten bir cevap olsa da bu alanda uzman birine soru hazırlamak da bir o kadar gerilmeye sebep veren bir durum.)
Sanatın hayatınızdaki yeri nedir? Hangi dallarına ilgi duyarsınız?
Sinema, müzik… Ama hiçbirinde varlık gösteriyor musun dersen cevap kocaman bir hayır. Keşke sesim güzel olsaydı. :)
Hızlı Soru Cevap;
En çılgın anınız?
Yükseklik korkum var. Buna rağmen İspanya seyahati sırasında Bungee Jumping yapmıştım.
Sosyal medyada en son paylaşımınız?
Röportajımın fotoğraf ve linklerini paylaştım.
Son katıldığınız sanatsal etkinlik?
Buna cevap olarak sayılırsa sinema; 'Üç Billboard Ebbing Çıkışı, Missouri' filmini izledim.
En sevdiğiniz şehir?
İstanbul. Nereye gidersem gideyim iki hafta sonra yine İstanbul hayalleri kuruyorum.
En sevmediğiniz davranış?
İkiyüzlülük ve aşırı hırs.
Aşk denilince ilk aklınıza gelen?
Hızlı kalp atışı, adrenalin…
Hayat sloganınız?
Elinden geldiğince iyi insan olmak. Bence iyiler mutlaka bir gün kazanır.
*Telif hakkı Create The Craft' a aittir.